Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri kendisini yeni eğitim doktrini, yeni silah sistemleri ve sayısı artırılmış özel birlikler ile reforme etmeye devam ediyor. Tüm bu süreçler elbette kardeş ülke Türkiye’nin yoğun desteği ile gerçekleşmektedir. İki ülke arasındaki ilişkilerin tarihi çok derin olmakla birlikte Anadolu ve Azerbaycan Türklüğü arasında askeri işbirliğinin en önemli örnekleri içerisinde 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü`nün kurtuluşunu özellikle vurgulamak gerekir. Osmanlı Devletinin ölüm kalım savaşı verirken Azerbaycan Türklerinin yardımına koşması ve Nuri Paşa komutanlığındaki Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan`da başta başkent Bakü olmakla çeşitli bölgeleri Rus-Taşnak ittifakının mezaliminden kurtarması çok önemliydi. Osmanlı`nın son zaferi olarak tanımlanabilecek bu olay, hem de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin fiiliyata geçmesi, hem de Osmanlı`nın Azerbaycan`a desteği manasında tarihi ve stratejik öneme haizdi. Yine Azerbaycanlıların Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’daki Milli Mücadeleye verdiği ekonomik destek özellikle tarafını belli etmesi bağlamında önemliydi.
1920-1991 yılları arasında devam eden Sovyet işgali döneminde Azerbaycan’ın Türkiye arasında bir askeri ilişkiden bahsedilemez kuşkusuz, fakat ikinci dünya savaşı sonrasında Türkiye`nin SSCB’ye dönmek istemeyen veya dönemeyen Azerbaycanlı savaşçılar önemli bir kısmı için ikinci vatan olduğunu belirtmek gerekir.
1991 yılında Azerbaycan`ın bağımsızlığını ilan etmesi ve Türkiye`nin de bu bağımsızlığı ilk tanıyan devlet olmasından sonra iki ülke arasında bütün alanlarda olduğu gibi askeri boyutta da yeni bir dönem başlamıştır. Bağımsızlık sonrası Azerbaycan ile Türkiye arasındaki resmi ilişkiler 9 Kasım 1991’de Türkiye’nin Azerbaycan’ı tanıması ile kurulmuştur.
Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsızlığını yeniden kazanmasından 18 yıl sonra iki ülke arasındaki askeri işbirliğine boyut atlatacak bir anlaşma imzalandı. 16 Ağustos 2010'da, Bakü'de Türkiye ile imzalanan "Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması"nda iki ülkeden herhangi birinin toprak bütünlüğünün korunması gerektiği hallerde işbirliği yapılacağı yazmaktadır:
"Taraflardan biri, bir üçüncü ülke veya bir grup ülke tarafından silahlı saldırı veya askeri tecavüze maruz kaldığında, Taraflar, BM Şartının 51. maddesinin tanıdığı bireysel veya ortak meşru savunma hakkının hayata geçirilmesi için askeri imkan ve kabiliyetlerinin kullanılması da dâhil mevcut olanakları çerçevesinde gerekli bütün önlemlerin alınması amacıyla birbirine karşılıklı yardımda bulunmak hususunda mutabık kalmışlardır. Bu yardımın biçimi ve kapsamı taraflarca acilen belirlenecektir."
Bu tarihten sonra var olan askeri işbirliği kapasitesi ivmelenerek artmaya devam etmiştir. Aynı yıl iki ülke arasında oluşturulan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK) sayesinde askeri ilişkiler çok daha hızlı bir tempoda gelişmiştir. 25 Şubat 2020'de Bakü'de düzenlenen YDSK toplantısının ardından konuşan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, iki ülke ordularının askeri ve güvenlik işbirliği anlaşmaları çerçevesinde 2019 yılı boyunca 13 ortak askeri tatbikat yaptığı bilgisini vermiştir.
Aliyev, 2. Karabağ Savaşı başlamadan önce TRT’ye yaptığı açıklamada da Azerbaycan Ordusunu küçük ölçekte Türk Ordusu şeklinde reforme edeceklerini açıklamıştı. Bu açıklama öncesinde de zaten devam eden bir yenilenme süreci mevcuttu. Azerbaycan, yıllar içinde ordusunu Sovyet sisteminin ağır piyade ve zırhlı birliklerden oluşan yapısından, müttefiki Türkiye yardımıyla NATO benzeri bir yapıya kavuşturmak için büyük adımlar attı. Bu yeni yapıda profesyonel, hızlı hareket kabiliyetine sahip yüksek teknoloji ile donanmış bir ordu oluşturuldu.
Ermeniler tarafından işgal edilmiş toprakların kurtarılması sırasında Türkiye’nin desteği konusunda da konuşan Aliyev şöyle dedi: “ Türkiye’nin manevi desteği ve Türk Savunma Sanayi ürünlerinin varlığı bize büyük güç katmıştır. Türkiye NATO’nun ikinci büyük ordusudur ve kimse onunla karşı karşıya gelemez.”
Azerbaycan Ordusu’nda reform süreci yeni birliklerin kurulması, Milli Güvenlik Üniversitesi’nin açılması ve özel birliklerdeki eğitimli personel sayısının artırılması gibi uygulamalarla devam etmektedir. Çoğu Türkiye'de eğitim alan, her türlü savaş ortamında görev yapabilecek standartlarda yetiştirilen mavi bereli komandolar, Azerbaycan ordusunun caydırıcı unsurlarından biri ve yeni gücü olarak gösteriliyor.
Ermenistan'ın işgalinden kurtarılan Hadrut kasabasında kurulan, açılışı Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından 24 Ocak'ta yapılan komando tugayında görev yapan mavi bereliler, zor doğa ve iklim koşullarında yaptıkları eğitimlerde ortaya koydukları üstün performanslarıyla Azerbaycan ordusuna avantaj sağlıyor.
Komandolar, zor şartlara hazırlık için her gün düzenli olarak spor, dağcılık ve tırmanış gibi faaliyetler gerçekleştiriyor. Atış yapılarak hayata geçirilen eğitimler gerçek savaş sahnelerini aratmıyor. Keskin nişancı eğitimi de alan komandolar hedefleri tam isabetle vuruyor.
Araçların gidemeyeceği arazilerde operasyon için eğitilen komandolar sızma, pusu kurma, görünmeden ilerleme ve terörist unsurları etkisiz hale getirme becerilerini, göz dolduran manevralarıyla cesur ve başarılı şekilde ortaya koyuyorlar.
Eğitimlerini sadece dağlık arazilerde değil yerleşim birimlerinde de sürdüren komandolar, evlerde saklanan teröristlerin imhası ve rehinelerin kurtarılması da dâhil her türlü senaryoya karşı hazır olmak için eğitiliyor.
Azerbaycan Ordusu Hadrut ve Kelbecer ile birlikte 5 mıntıkada Komando birlikleri oluşturmuş durumdadır. Diğer üç birliğin nerede olduğu açıklanmadı fakat bu birliklerin de Karabağ bölgesinde olduğu tahmin ediliyor. Azerbaycan Ordusu Komando birliklerinin sayısı kısa süre içinde iki katına çıkarmayı planlıyor. Komando birlikleri tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Azerbaycan Kara Kuvvetlerine bağlı bir birlik olarak kuruldu. Birliğin ilk komutanı ise Korgeneral Enver Efendiyev oldu.
İki kardeş ülkenin orduları arasında işbirliğinin daha ileri bir seviyeye taşınma çabaları giderek artan bir ivmede devam ediyor. Türk Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin kullanmakta olduğu yerli Yönetim ve Bilgi Sistemlerinin Azerbaycan Ordusu ile entegre edilme çalışmaları başlamış ve belirli aşamalara geçilmiş durumdadır. Yine bu kapsamda sınır birliklerinin kullandığı ikaz ve yönetim sistemlerinin entegre edilmesi planlanıyor.
Eğitim ve entegrasyon dışında Türkiye ve Azerbaycan arasında işbirliği özellikle Türk Savunma Sanayi ürünlerinin Azerbaycan Ordusunda kullanılması bakımından gelişmeye devam ediyor. 120 kilometre menzili olan Kaplan balistik füze fırlatıcısı, çok namlulu roketatar TR-300 Kasırga ve 122 mm topçu roketi Sakarya gibi silah sistemlerinin Azerbaycan’a ihraç edildiği biliniyor.
Bunun dışında Azerbaycan tarafından TURNA hedef uçak sistemi, ŞAHİNGÖZ elektro-optik keşif ve gözetleme sistemi, SARP uzaktan kumandalı atış sistemi, 30 mm MUHAFIZ uzaktan kumandalı atış sistemi, PİTON termal görüş sistemi, İHASAVAR sistemleri, AFOS topçu ileri izleme simülatörü, BORA 12 keskin nişancı tüfeği, OTOKAR zırhlı personel taşıyıcı, ENGEREK özel operasyon aracı, SOM B1 seyir füzesi, UMTAS ve OMTAS orta ve uzun menzil tanksavar füze sistemleri Türkiye’den satın alınmıştır.
Azerbaycan Ordusu’nun modernizasyonu, askeri bütçede önemli bir artış da dahil olmak üzere, 2020 sonrası daha geniş bir askeri genişlemenin parçası olarak hayata geçiriliyor. Aliyev, buna gerekçe olarak Ermeni provakasyon riskini gösteriyordiğer olası neden ise Azerbaycan’ın bulunduğu coğrafyadaki azalan güvenlik ortamıdır.
Zira şu anda Ukrayna’da sürmekte olan tam ölçekli konvansiyonel savaş ve NATO tarafından eğitilmiş olan Ukrayna silahlı kuvvetlerinin başarılı savunma stratejisi, Azerbaycan gibi ülkelerin Sovyet mirasının ötesine geçme isteğini güçlendirmiş görünüyor.
Azerbaycan 2.5 milyar dolara yaklaşan yıllık askeri bütçesi, en yeni teknolojilere dayalı mühimmat ve savaş araçları ile donatılmış, NATO standartları doğrultusunda eğitim görmüş silahlı kuvvetleri ile Güney Kafkasya'da lider ülkedir. Ayrıca Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin son Karabağ Savaşı’nda gösterdiği kabiliyetler onun eski Sovyet coğrafyasında da en güçlü ve savaş hazırlıklı ordulardan biri olduğunu doğruluyor.
Azerbaycan’a Karabağ’da zaferin yolunu açan asıl faktör ise hiç şüphesiz Ermenistan karşısındaki askerî üstünlüğü oldu. Somut rakamlar üzerinden konuşmak gerekirse, iki ülkenin askerî gücü ve sahip oldukları silah sistemleri karşılaştırıldığında bu üstünlük açıkça görülüyor. Örneğin ABD merkezli araştırma kuruluşu Global Fire Power’ın mevcut askerî güç endeksinde Azerbaycan 64’üncü, Ermenistan ise 111’inci sırada yer alıyor. Daha da özele inip iki ülkenin askerî gücüne bakıldığında, Karabağ operasyonunun başladığı 27 Eylül’de Azerbaycan’ın 67 bin aktif askerî personel sayısına karşılık Ermenistan’ın 45 bin aktif askerî personeli bulunuyordu.
Armed Forces isimli platformun verilerine göre ise Azerbaycan’ın 2,7 milyar dolarlık yıllık askerî bütçesine karşılık Ermenistan’ın 500 milyon dolarlık askerî bütçesi bulunuyor. Bu harcamaların somut birer çıktısı olarak, operasyon başladığı sıralarda kara kuvvetleri envanterlerinde Azerbaycan’ın 665 tankına, bin 637 zırhlı aracına ve 740 topçu sistemine karşılık Ermenistan’ın 529 tankı, bin zırhlı aracı ve 293 topçu sistemi bulunuyordu. Hava kuvvetlerinde ise Azerbaycan’ın 13 çok fonksiyonlu uçağına, 5 savaş uçağına, 11 bombardıman uçağına ve 75 savaş helikopterine karşılık Ermenistan’ın sadece 13 bombardıman uçağı ve 42 savaş helikopteri bulunmaktaydı.
Tüm bu rakamların gösterdiği üzere, Azerbaycan operasyon başladığı sıralarda sahadaki askerî üstünlüğü elinde bulunduruyordu. Ayrıca operasyon sonucunda Azerbaycan ordusunun Ermenistan’a ait yaklaşık 5 milyar dolar değerinde silahı imha etmesi ya da ele geçirmesi dikkate alındığında, Ermenistan’ın yaşadığı kayıp daha iyi anlaşılabilir. Söz konusu açık üstünlük ve kısa sürede elde edilen askerî zafer, sert gücün ve ulusal kabiliyetlerin ülkeler için hâlâ ne kadar önemli ve stratejik mahiyette olduğunu göstermesi bakımından önem taşıyor.
Azerbaycan, gelirlerinin artmasının yanı sıra silahlı kuvvetlerini modernize etmesi, yeniden yapılandırması, en yeni ve güçlü savaş araçları ile donatması sürecini hayata geçirmektedir. Bu, bir militarizasyon politikası değildir. Azerbaycan'ın karşılaştığı ulusal güvenlik sorunları, bölgeyi kapsayan riskler ve Ermenistan tarafından yapılan askeri saldırı ve tacizlerin doğal bir sonucudur. Ülkenin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin ihlal edilmesi, topraklarının % 20’sinin 20 yıldan fazla işgal altında kalması ve Dağlık Karabağ sorununun görüşmeler yoluyla çözümüne yönelik arabuluculuk çabalarının sonuç vermemesi ile ilgili atılmış zorunlu adımlardır.
Sonuç olarak atılan bu doğru adımlar neticesinde işgal altında kalan vatan toprakları kurtarılmış, siyasi çabalar sonucunda da bölgenin yeniden bir barış istikrar adası haline gelmesi amacına yönelik çalışmalar hızlanmıştır. Azerbaycan ve Türkiye arasındaki müttefiklik ilişkisi ve bu iki ülkenin artan askeri kapasitesi bölgedeki barış ve huzurun en büyük teminatıdır.